Dugun

Her şeyiyle bir Türkiye hikayesi. Büyük ümitlerle İstanbul’a göç ve küçük erkek kardeşi okutma çabasıyla başlayan film işler yolunda gitmeyince kız kardeşleri satmaya, o üzerinde titrenen oğlanı işlemediği cinayeti üstlendirmeye gidiyor. Sonu tabii Yeşilçam teamüllerine münasip ve gerçekçiliği zedeleyen şekilde mutlu bittiğinden filmin kalitesi bir nebze düşüyor ama o kadar kusur da oluversin. “Adamın kötüsü olmaz, meğerki züğürt ola.”

When a bad script meets bad acting. The real problem is the script. It is so bad that even Ms. Koçyiğit is not the worst thing in the picture. Yet, Ms. Koçyiğit once again proves she is not a good actor; imagine this part with Fatma Girik or Türkan Şoray. They could have elevated the movie. There was one very good scene in the picture though; the moment the wedding is cut to a scene of a vehicle, for which she was "sold".

Göç, aile, İstanbul, evlilik, başlık parası, suç üstlenme SPOILER Urfa'dan İstanbul'a gelen bir ailenin yaşadıkları anlatılmış. Bir üç teker alıp işi büyütmek için para aramaktadırlar ve kız kardeşlerini evlendirip başlık parasını kullanırlar. Üç teker ile lahmacun, köfte satarken yer kavgası nedeniyle başka bir seyyar satıcı yaralanır ve suçu küçük kardeş Yusuf üstlenir. Filmde Yusuf kıssasına da yer verilmiş. Aile böyle dağılırken abla (Hülya Koçyiğit) karşı çıkmaktadır.

Gelin kadar olmasa da yine müthiş hülya koçyiğit oyunculuğu ile harika neo liberal tc görüntüsü çizen temiz iş. 29 eylül ant wth aly